Bir ahlak kavgası

Devletler, yasalarını kitapların en rafine sayfalarından, ideolojilerini de en parlak kuramların laboratuvarından devşirebilir. Yine de insan değişmedikçe hiçbir sistem değişmez. Kendi sorumluluğundaki insanların ahlakını dönüştüremeyen bir zihniyetin, en mükemmel düzeni bile devletleştirse elde edeceği şey yalnızca şekilsel bir makyajdır. Tarih bunun sayısız örneğini sunar. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) kurduğu devletin yasaları Yezid döneminde de aynıydı; değişen kanun değil, kanunu tutan ellerin niyetiydi. İnsanın kirlettiği yerde en kutsal metinler bile bir müddet sonra susturulmuş bir vicdanın arşivine dönüşür.

Komünist Rusya’da Politbüro ayrıcalığıyla yaratılan sınıfsızlık yanılsaması da, Amerika’nın petrolden beslenen kanlı demokrasi retoriği de, Türkiye’nin dokunulmazlık zırhıyla üstünleştirdiği seçkinler düzeni de aynı soruya çarpar: Siyasi form değişiyor, siyasetçinin ahlakı değişiyor mu? Yasaların keskinliği çoğu zaman halka, imtiyazın yumuşak döşemesi de ayrıcalıklı sınıfa temas ediyor. Bu yüzden mesele hiçbir zaman sistem değil, sistemin içinde nefes alan insanın iç terbiyesidir.

Ahlak, ertelenmiş bir kazanım değil, bütün bir hayatın dokusuna sinmesi gereken temel bir iradedir. Bilginin yükünü sırtında taşıyıp onu hayata geçirmeyen insan, kendi zihnini bir eşeğin yük odasına çevirir. Yük arttıkça, dünyalık hırsların da bedene çöktüğü görülür. Yıllık kazançlarıyla on yılları, servetleriyle yedi nesli doyurabilecek insanların omuzlarındaki görünmez kambur da budur. Bir sermaye düşmanlığına soyunmadan söyleyelim; istihdam üretmeyen, hayatı genişletmeyen her sermaye topluma ağırlık yapan bir enkazdır.

Kazanmak bir makama ulaşmak değildir; kazanmak hangi şartta olursa olsun iyi kalabilmektir. Tehditlere rağmen, tekliflere rağmen, yalnızlığa rağmen iyi kalabilmek… Kendi iç devrimini yapamayan biri, en kusursuz sistemi bile kurmuş olsa, devletleşen ideolojinin kirli bir uygulayıcısına dönüşebilir. Teorideki safiyet, pratiğin karanlık labirentlerinde kaybolur.

Düşünceler her zaman savunucularının hayatlarıyla ölçülür. “Bizim ideolojimiz en doğru olandır” demek, hayatın tanıklığını ikna etmediği sürece boş bir slogandan ibarettir. Sağcının, solcunun, İslamcının ayrıştığı şey fikirlerdir; hayat tarzları ise çoğu zaman birbirinin kopyasıdır. Yaşantıları farklılaşmayan insanların toplumsal değişimden söz etmeleri, henüz yürünmemiş bir yolun haritasını çizmekten öteye geçmez.

Buradan sonra sözü uzatmanın gereği yok. Hakikat bazen en kısa cümlelerde evini bulur.

Bildiklerimizi korkusuzca yazdığımızda, içimizdeki ağırlık hafifler. Kime değiyorsa değsin, neyi rahatsız ediyorsa etsin, bildiğimizi söylemek bizi özgürleştirir. Paylaşılmayan bilgi yük olur; sorgulanmayan hayat zehire dönüşür. İnsan ya bildiklerini sırtında taşır ya da onları paylaşarak ruhunu arındırır. Yaşamın basit ama keskin denklemi budur.

Hakikati örten insanların ahmaklığına doyum olmaz. Dünyalık beklentilerine zeval gelmesin diye dillerini mühürleyen, kulaklarını uyuşturan, gözlerini karartanlar; bir gün çıkarlarına dokunulduğunda bir anda açılırlar. Hırsıza, talancıya, zimmetçiye karşı sağır ve dilsiz kesilenlerin, dürüst insanların olmadığı ortamlarda dillerinin birden çözülmesi ise insan ruhunun en iğrenç çelişkilerinden biridir.

Yaşayan vicdanı korumak zorundayız. İnsanlığın en kıymetli sermayesi ahlakın kendisidir. Bu yüzden bir siyaset değil, bir ahlak kavgası vermeliyiz. Kavgamızın silahı öfke değil, hakikatin kendi ağırlığıdır. Değişim dediğimiz şey başkasından başlayamaz. En küçük halkadan, en yakın sorumluluktan, kendi içimizden başlar. Kendi iç sesini temizleyemeyen birinin, topluma ses vermeye çalışması bir yankıdan ibarettir; duvarlara çarpar, kırılır ve kaybolur.

Bugün ihtiyaç duyduğumuz şey, gürültülü sistem tartışmaları değil; sessiz ama köklü bir iç inkılâptır. Ahlakın devletleştiği değil, devletin ahlakla hizalandığı bir insanlık tahayyülüdür. Vicdanın susturulmadığı, bilginin yük olmadığı, insanın insan kalabildiği bir hayat…

Bunun adı gerçekten bir kavga ise, bu kavganın kazananı ancak iyilik olur.

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.